Meridyen Circle Toplantısı: ‘İslam ve Siyaset İlişkisinde Değişim ve Devamlılık’

Meridyen Derneği’nin ‘Meridyen Circle’ projesi kapsamında 14 Mayıs 2011 Cumartesi günü 11.00 – 13.00 saatleri arasında, derneğin yeni mekânında düzenlediği toplantıda Ayşe Sözen’in sunumuyla “İslam ve Siyaset İlişkisinde Değişim ve Devamlılık” konusunu ele alındı.

Ayşe Sözen

Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi’nde “İslam Siyasasında Değişim ve Devamlılık” konulu doktora tezine devam eden ve halen Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi biriminde danışman olarak görev yapan Ayşe Sözen, İslamizm ile başlayıp Post-İslamizm’e uzanan süreci ele aldığı sunumunda , Türkiye’nin bu süreci gözlemleme açısından nasıl önemli bir örnek teşkil ettiğine de değindi.

Meridyen Circle Toplantısı, 14 Mayıs 2011

Sunumunda,  ‘Dünden bugüne İslamcılık’, ‘Arap dünyasında meydana gelen gelişmeler ışığında ‘post-İslamcılık’ ‘İslam dünyası nereye gidiyor?’ ve ‘İslamcılığın problematiği’ gibi başlıklara yer veren Sözen, sunumunun ardından dinleyicilerin sorularını da cevapladı.

23 Temmuz’da Meridyen Circle Toplantısı Gerçekleştirildi

Meridyen Derneği’nin ‘Meridyen Circle’ projesi kapsamında 23 Temmuz 2011 Cumartesi günü 11.00 – 13.00 saatleri arasında dernek merkezinde düzenlediği toplantıda Dr. Nagihan Haliloğlu* “Anlatı ve Kimlik” konusunu ele aldı.

Nagihan Haliloğlu

Dr. Haliloğlu, egemen kültürün dışladığı bireylerin (özellikle kadınların), kendi hikayelerini anlatmada karşılaştığı zorluklardan ve bu zorlukların bazan nasıl fırsatlara dönüşebildiğinden bahsederek, bu zorlukları/fırsatları Karayipli İngiliz romancı Jean Rhys hakkındaki çalışması esnasında tespit ettiği dört temel mesele üzerinden tanımladı: ‘anlatma ihtiyacı’, ‘hikayelerin ilişkiselliği’, ‘meşru anlatılar’ ve ‘anlatıya getirilen engeller’

Sunumunda, ‘benlik anlatısı ve işlevleri’ konularına da değinen Dr. Haliloğlu, ‘hikayelerimizi sahiplenmenin önemi’ni de ‘hatıra portfolyosu oluşturma’ ve ‘kültürün anlatıya yüklediği önem’ çerçevesinde ele aldı.

Meridyen Circle, 23 Temmuz 2011

20’nin üzerinde kişinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda Nagihan Haliloğlu’nun doktora tezinin kitaplaştığı “Narrating from the Margins” isimli eseri de tanıtıldı.

Nagihan Haliloğlu Kimdir?

1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. 2003 yılında Oxford Üniversite’sinde ‘Fatma Aliye’nin Muhaddarat’ında Anlatıcının Güvenilirliği’ konulu teziyle Yüksek Lisans yaptı. 2009 yılında “Kenardan Anlatmak:  Jean Rhys’in Romanlarında Kadın ve Sömürge Sonrası Benliklerinin Öz-Tasviri” konulu teziyle Heidelberg Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2011 yılının Haziran ayında “Narrating from the Margins.: Self-Representation of Female and Colonial Subjectivities in Jean Rhys’s Novels” isimli kitabı yayınlandı.

Meridyen Circle Toplantısı: ‘XVI. Asırda Sarayın Sanatı Himayesi’

Meridyen Derneği’nin ‘Meridyen Circle’ projesi kapsamında 24 Eylül 2011 Cumartesi günü 11.00 – 13.00 saatleri arasında dernek merkezinde düzenlediği toplantıda Dr. Hilâl Kazan* “XVI. Asırda Sarayın Sanatı Himayesi” konusunu ele aldı.

Dr. Hilâl Kazan’ın sunumunda değindiği konuları kendi kaleminden şu şekilde özetlemek mümkün:

“Doğu ve batı toplumlarında çağlar boyunca sanat ve saltanat birbirlerini tamamlayan iki kelime olarak kullanılmıştır. Her saltanatta bir sanat, her sanatta da onu destekleyen, koruyan daha ileri seviyeye gelmesi için gayret gösteren bir saltanat aranmıştır.

Saltanat sahipleri kendi adlarını yaşatacak ve hükümranlıklarını gelecek nesillere aktaracak sanatkârlara ihtiyaç duyarken; sanatkârlar da sanatlarını icra edebilecekleri, maharetlerini gösterip takdir edilecekleri bir ortam arayışı içinde devlet ricaline yaklaşmışlardır. Netice itibariyle sanat ve saltanat arasında karşılıklı olarak himaye çerçevesinde bir ilişki ortaya çıkmıştır.

Sanat tarihi konularının doğru biçimde yazılabilmesi ve iyi anlaşılabilmesi için arşiv kaynaklarına ulaşmak ve onları sağlıklı bir şekilde değerlendirmek öncelikli şartlar arasındadır. Bu düşünceden yola çıkılarak Osmanlı Devleti’nde XV. ve XVI. asırlarda sanat ve saltanat ilişkisi, arşiv kaynakları çerçevesinde incelenmiş ve sanatçıların sultanlar tarafından himaye ediliş şekil ve yöntemleri araştırılmıştır. Sarayın ehl-i hıref teşkilatında görevli her sanatkârın aynı şekilde himaye edilmediği, bir vesileyle sultana yaklaşan sanatkârın sanatının beğenilip iltifata nail olmasından sonra başlayan himayenin maddi boyutları üzerinde durulmuştur. Mimari dışında, küçük sanatlar, edebiyat ve musikî gibi güzel sanatların bütün dallarında ihsan ve inayete mahzar olup himaye edilen sanatlar ve sanatkârlar bu iki asır çerçevesinde bu çalışmanın konusunu teşkil etmiştir.”

Sunumun ardından soru-cevap bölümünün yer aldığı toplantıda Dr. Hilâl Kazan’ın doktora tezinin kitaplaştığı “XVI. Asırda Sarayın Sanatı Himayesi” isimli eserinin de tanıtımı yapıldı.

*Hilâl Kazan kimdir?

İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi,Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Eski Türk Edebiyatı kürsüsünden mezun oldu.

1996 yılında Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk İslam Sanatları Bölümü’ne yüksek lisans öğrencisi olarak kabul edildi ve 1999 yılında tamamladığı “Ehl-i Hiref Defterlerinde Cemaat-i Katiban-ı Kütüb” adlı teziyle mezun oldu.

2007 yılında aynı enstitüde “Arşiv Kaynakları Çerçevesinde XV. ve XVI. Asırlarda Osmanlı Sarayı’nın Sanatı Himayesi” adlı çalışmasıyla doktorasını verdi.

Yayınlanmış 2 eseri (“Dünden Bugüne Kadın Hattatlar”“16. Asırda Saray, Sanat, Himaye”) ve çeşitli dergilerde yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Hattat Hasan Çelebi’den 2000 yılının Ekim ayında sülüs ve nesih dallarında icazet almıştır. Yurt içi ve yurt dışı sergilere katılmıştır.

Meridyen Circle 2012 Yıllık Toplantısı Gerçekleştirildi

Meridyen Circle 2012 yıllık toplantısı 29 Aralık 2012 Cumartesi günü Türkiye’nin entelektüel hayatına yön veren yazar ve akademisyenlerin katılımıyla Meridyen Derneği’nde gerçekleştirildi.

Sosyal ve beşeri bilimlerin farklı alanlarında yer alan akademisyen ve yazarların katılımı ile gerçekleşen toplantının bu yılki teması ‘Dünyada Din Eğitimi’ idi.

Alanlarında uzman 40′a yakın akademisyenin katılımıyla gerçekleşen Meridyen Circle 2012 Yıllık Toplantısı, ‘İsrail ve Türkiye’deki Din Eğitimi’, ‘Amerika’da Din Eğitimi’ ve ‘Türkiye’deki Din Eğitimi’ başlıklı üç oturum yapıldı.

Meridyen Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Betül Argıt’ın açılış konuşmasıyla başlayan toplantı Yrd. Doç. Dr. Şeyma Arslan’ın  ‘İsrail ve Türkiye’deki Din Eğitimi’ başlıklı sunumuyla devam etti.

İsrail eğitim sisteminin arka planından bahseden Yrd. Doç. Dr. Şeyma Arslan, hiçbir eğitim sisteminin bir takım teknik tartışmalar sonucunda oluşmadığını arka planın etkin bir rol oynadığını söyledi. İsrail eğitim sisteminde siyasi yapılanma ve dini eğitimi hakkında kısa bilgi veren Arslan, son olarak okul türleri ve din eğitimi hakkında bilgi verdikten sonra sözü Dr. Şule Albayrak’ a bıraktı.

Dr. Şule Albayrak ‘ Amerika’da Din Eğitimi’ başlıklı sunumuyla eğitimin öneminden ve Amerika’da din eğitiminde din-devlet ilişkisinin nasıl olduğundan bahsettikten sonra sunumuna Amerika’da eğitimi, dini okullara devlet desteği meselesi, devlet okullarında din dersleri (Amerika’daki devlet okullarında İncil okutulması ve dua) ve evrim teorisi olmak üzere üç başlık içinde inceledi.

‘Türkiye’deki Din Eğitimi’ başlıklı sunumuyla son oturumu gerçekleştiren Esra Albayrak, tartışmasız bir şekilde devletlerin eğitimin içinde olduğunu ve nüfusun hem İsrail hem de Amerika örneğinde olduğu gibi Türkiye’de de etkin bir rol olduğunu söyledi.

Devletlerin eğitim politikalarının özellikle din eğitimi politikalarının din ve devlet işleriyle paralel bir şekilde yürüdüğünü söyleyen Albayrak, eğitimin din-devlet ile olan ilişkisinin tartışılması ve daha sonra bunların ne tür din eğitimi modellerine götürdüğünden bahsetti.

Meridyen Circle 2012 yıllık toplantısı, dinleyicilerin sorularıyla katıldıkları değerlendirmenin ardından son buldu.

Sosyal Bilimlerde Yeni Yaklaşımlar IV -Sosyoloji temasıyla gerçekleşti

Meridyen Akademi’nin 13 Mart 2017’de ilkini Psikoloji ile başlatıp Türk Dili ve Edebiyatı ve Uluslararası İlişkiler ile devam ettirdiği Sosyal Bilimlerde Yeni Yaklaşımlar toplantı serisinin dördüncüsü 11 Aralık’ta Derneğimizin Altunizade binasında Sosyoloji alanında gerçekleştirildi. Şehir Üniversitesinden Doç. Dr. Nurullah Ardıç, İstanbul Ticaret Üniversitesinden Doç. Dr. Necmettin Doğan ve Chicago Üniversitesinde Sosyoloji Bölümünde Doktora adayı Esma Özel’in konuşmalarıyla başlayan program muhtelif üniversitelerden katılan lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin sorularının cevaplandırılmasıyla sona erdi.

Kıymetli konuşmacılar, Sosyoloji disiplinin genel bir tanıtımı, yakın dönemdeki yaklaşım ve uygulamalar yanı sıra alana özgü problem ve sorunlara değinip genç akademisyenlere ileriye yönelik tavsiyelerde bulundular.

Sosyal Bilimlerde Yeni Yaklaşımlar IV -Sosyoloji Toplantı Notları

Meridyen Akademi’nin 13 Mart 2017’de ilkini Psikoloji ile başlatıp Türk Dili ve Edebiyatı ve Uluslararası İlişkiler ile devam ettirdiği Sosyal Bilimlerde Yeni Yaklaşımlar toplantı serisinin dördüncüsü 11 Aralık’ta Derneğimizin Altunizade binasında Sosyoloji alanında gerçekleştirildi. Şehir Üniversitesinden Doç. Dr. Nurullah Ardıç, İstanbul Ticaret Üniversitesinden Doç. Dr. Necmettin Doğan ve Chicago Üniversitesinde Sosyoloji Bölümünde Doktora adayı Esma Özel’in konuşmalarıyla başlayan program muhtelif üniversitelerden katılan lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin sorularının cevaplandırılmasıyla sona erdi.

Kıymetli konuşmacılar, Sosyoloji disiplinin genel bir tanıtımı, yakın dönemdeki yaklaşım ve uygulamalar yanı sıra alana özgü problem ve sorunlara değinip genç akademisyenlere ileriye yönelik tavsiyelerde bulundular.

Bu çerçevede konuşmacılarının sunumlarının ana noktalarını içeren özetleri aşağıda bulunabilir:

Konuşmasına Sosyolojinin ne işe yaradığı sorusuyla başlayan Doç.Dr. Nurullah Ardıç, toplumsal ilişkileri incelediğini belirttiği Sosyoloji bölümünün alanının çok geniş olduğunun altını çizdi. Sosyolojinin Siyaset Biliminden Tarihe farklı pek çok disiplinle bağlantılı olduğunu bu noktada da Sosyal ve İnsani Bilimlerin en merkezindeki bilimlerden biri olduğunu belirten Ardıç, Sosyolojinin bağlantılı olduğu literatür ve kullanılan kavram ve yöntemlerle diğer alanlardan ayrıştığını belirtti. Bu noktada Sosyoloji disiplinine özgü teori ve yöntemlerin çok iyi öğrenilmesi gerektiğini belirten Ardıç, niceliksel yöntemlerin hakim olduğu disiplinde gecikmeli de olsa, bilhassa Amerikan sosyolojisinde, niteliksel yöntemlerin de sonradan kullanılmaya başlandığına değindi. Avrupa ve Amerikan sosyolojisinin farklılıklarına kısaca değinen Ardıç, Amerikan ekollerinin bugun Sosyal Bilimlerdeki belirleyici rolünü vurguladı. Yöntem ve yaklaşımlar meselesiyle bağlantılı olarak normatiflik sorununa değinen Ardıç pozitivizm ve onun birbirinden ayrı muhtelif eleştirilerine kısaca değinerek Psikoloji veya Siyaset Bilimi gibi alanlara kıyasla bugün Sosyolojide anti-pozitivizmin daha öne çıktığına belirtti. Bu noktada da temel tartışmalardan birinin mutlak objektiflik ile normative ve eleştirel olarak Sosyal Bilim yapma geriliminin artı ve eksilerinin Frankfurt Okulundan günümüzde J. Habermas’a farklı yorumlarına kısaca değindi.

Dünyada sosyolojiye genel olarak bakıldığında Amerika’nın belirleyici rolünün tekrar altını çizen Ardıç bunda bir kaç etkenin olduğunu belirtti: Amerika’nın en üst tabakadaki üniversitelerin çok fazla sayıda ve muhtelif konularda doktora çalışmaları yaptırması, Amerikada çıkarılan sosyoloji dergilerinin en fazla atfı içeren yazıları içererek alandaki hakim yeri ve buradaki en üst segmendeki üniversitelerin dünya genelindeki sıralamalarda da en üstte olmaları. Ardıç’a göre bugün bir yandan göç, kadın çalışmaları, şiddet ve suç Amerika’da yapılan sosyoloji çalışmalarında öne çıkan temalar olsa bile klasik sosyolojinin tarım sosyolojisi gibi alanları ve muhtelif başka pek çok çağdaş konu üniversitelerde kendine yer bulabiliyor.

Bu noktada devletin Sosyoloji disiplinin şekillenmesinde önemli aktörlerden biri olduğunu belirten Ardıç, devletin öncelediği, daha fazla araştırma burs ve kaynağı aktarılan konuların daha fazla çalışıldığının da yadsınamaz bir gerçek olduğunu belirtti.

Konuşmasının son kısmında Türkiye özelinde Sosyoloji disiplinine değinen Ardıç, tarihsel olarak Sosyoloji Bölümünün dünyada en erken kurulan ülkelerden biri olmasına rağmen sonra aynı ivmeyi yakalayamayıp daha çok ideolojik kamplaşma ve tezahürlerle

ilerlediğini vurguladı. Türkiye’de Sosyal bilimlerin genelinde de öne çıkan ideolojik yaklaşımlar ve kutuplaşmaların Sosyolojide de aynı şekilde gerçekleştiği belirtilebilir. Ardıç bu noktada siyasi gelişmelerin de disipline yansıdığını belirtip bir yandan öne çıkan bir daha “yerli ve milli” sosyoloji ile daha dışa açık bir sosyolojinin ve farklı bir açıdan a daha teorik ve kavramsal ile ampirik sosyolojik çalışmaların birbirinden ayrıştığını vurguladı.

Doç. Dr. Necmettin Doğan konuşmasında ağırlıklı olarak Türkiye’de Sosyolojinin sorunlarını ele aldı. Bir disiplin olarak Sosyolojinin Türkiye’de aslında ilgi görmüş ve görmekte olan bir bölüm olduğunu belirten Doğan, bunun sebeplerinin ve alandan ne beklendiğinin anlaşılması gerektiğini vurguladı. Doğan, farklı ideolojiler ve arkaplanlardan gelen pek çok kişinin Sosyolojiden temel beklentisinin, sorun veya sorunları farklı şekillerde de tanımlasalar, sorunları çözmek olduğunu belirtti. Bu manada Sosyolojinin adeta “ne olacak bu memleketin hali” sorusu ile hemhal olup toplumsal sorunları çözmek olarak görüldüğünü ancak bu noktada özellikle makro ölçekli problemlere çözüm üretebilmek noktasında alanın “overrated” olduğunu, discipline yapabileceğinin üstesinde bir rol atfedildiğini düşündüğünü dile getirdi. Bu noktada Doğan’a göre İslamcılar da sosyolojiye biraz fazla prim verip aşırı bir beklenti içine girdiler. Türkiye’de N. Berkes örneğinde olduğu kimileri “ilerlemeci” bir vizyonla topluma ve toplumsal sorunlara yöneldiği gibi sosyoloji genel olarak ideolojik bir meşrulaştırma aracı olarak göründü. Bu noktada din gibi bir konuyu çalıştığı için Ş. Mardin’in zamanında Tüba’ya alınmamasının bunun bir yansıması olduğunu belirtti.

Bu çerçevede Türkiye’de disiplinin ideolojiler ve ideolojik kullanımlarla bağlantısının altını çizdikten sonra Doğan sosyoloji ne iş yapar/yapacak sorusunu ele aldı: Sosyolog, Gramsci’nin tanımladığı gibi bir organik aydın mı, bağımsız bir entelektüel mi, kendi içinden geldiği cenahı da sorgulayabilen eleştirelliğe sahip bir entelektüel midir?

Sosyolojinin ve sosyologun hayatla bağlantısı ve ikisinin de sosyolojinin konusu olduğuna değinen Doğan, Türkiye’de insanların Kemalizmden bugüne ideolojik kamplaşmaların etkilesiyle düşüncelerinin şekillendiğine değinerek sosyologların bu eleştirel aydın modelini gerçekleştirmekten genellikle uzak olduğunu belirtti.

Bunda Türkiye’de düşüncenin şekillenmesinde devletin etkin rolüne de değinen Doğan, aynı zamanda normatiflik, nesnellik gibi konuların tartışıldığına ama bunların dışardan geldiği üzere ora ile sınırlı olarak buradan, Türkiye üzerinden daha organik ve derinlikli gerçekleştirilemediğini düşündüğünü belirtti. Bu noktada da ampirik sosyolojinin gerçekleşmediğini çünkü toplumsal sorunları bilip çözmek üzere başka bir yerden taşıdığı modeli (örneğin bir dönem hakim olan Amerikan perspektifi ve modernleşme kuramı) buraya uygulamaya gönüllü kişiler hakimken bugün de başka söylemlere “angaje,” şu anda hakim başka söylem ve görüşleri yaymaya meraklı sosyologların olduğundan bahsedilebileceğini dile getirdi.

Esma Özel konuşmasında Amerikan sosyolojisinde şu anda mevcut olan temel gelişmelere ve Türkiye’de sosyolojide gördüğü temel eksikliklere değindi.

Amerikada gerek farklı üniversitelerde gerekse aynı üniversite aynı bölüm altında yapılan Sosyoloji çalışmalarının farklılığının altını çizen Özel, yurt dışına doktora için başvuracak öğrencilere, “Amerikan sosyolojisinde şu sıralar hangi konular çalışılıyor, hangi konuyla doktoraya kabul alırım” şeklinde düşünmekten ziyade, çalışmak istedikleri

konu ve alana dair hangi okullarda hangi hocaların ne tür çalışmalarda bulunduğunu tespit ederek başlamalarını tavsiye etti.

Amerikan sosyolojisinin çeşitliliğine ragmen şu an iki temel gelişmeden bahsedilebileceğini belirten Özel bunları şöyle özetledi:

1) Computational (hesabi) sosyal bilim: Anket verilerine alternatif olarak

internet verileri gibi büyük veri kaynaklarının kullanıldığı çalışmalar. Sosyal medya verileri en önemli örneklerinden biri ve sosyoloji ile iktisat, matematik, bilgisayar programcılığı gibi alanları bağlantılı hale getiren yeni bir akım. Bu sene Chicago Üniversitesinde bu çerçevede computational social science adlı yeni bir yüksek lisans programının açıldığını belirten Özel veri madenciliği, bilgisayar programcılığı, modelleme ve analiz alanlarında dersler verildiğini belirtti. Türkiyedeki çalışmaların çoğu çok daha küçük bir grup üzere iken bu tarz çalışmalar çok büyük ölçekli, milyonlarca insana dair sahip olunan veri üzerinden gerçekleştiriliyor.

2) Post-sosyallik: Geleneksel cemaatler ve topluluklar yerine eşya odaklı sosyalleşmeyi

konu alan yeni bir akademik literatür gelişiyor ve bunlar aktör-ağ teorisi gibi yeni kuramlar ortaya koyuyor. İnsan dışı varlıkların, eşyanın toplumsal aktörler üzerindeki etkisini incelenirken bir yanda da obje-subje ayrıştırması daha fazla sorgulanıyor.

Özel’e göre Türkiye’de sosyolojinin en temel eksikliklerinden biri veri toplama ve veriyi paylaşma kültürüne dair. Amerika’da anket yapmak ve bunu kamuyla paylaşmanın çok büyük bir sektör olduğuna değinen Özel, bu noktada sosyologların akademi dışında da istihdam imkanı bulduğunu ve devletin de muhtelif gerekçelerle bu veri tabanlarını oluşturup halkla paylaşma noktasında daha açık ve şeffaf olduğunu belirtti. Özel, Türkiye’de ise örneğin eğitim gibi çok temel bir konuyla alakalı dahi çok az mikro ve makro ölçekli verinin mevcut olduğunun ve bu verilerin çoğunun da kamunun, halkın ve araştırmacıların, erişimine açık olmadığının altını çizdi. Kurumsal kontrolun erişimi çok ciddi ölçüde sınırladığını belirten Özel, Türkiye’de vatandaşların Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine herhangi bir araştırma merkezi veya kamu kuruluşuyla ilişikli olmadığı ya da belirli bir ücret ödemeden erişiminin mümkün olmadığını dile getirdi. Özel’in bu önemli tespitleri çerçevesinde, programda Türkiye’de bu durumun devlet ve akademi açısından ekonomik, siyasi, hukuki ve kültürel sebepleri tartışıldı.

Özel, bu noktada ayrıca toplumsal tabakalaşma gibi sosyolojinin başlıca konularını ele almak üzere kullanılan sosyo-ekonomik statü endeksinin Türkiye’de 2010’lara  kadar geliştirilmediğinin altını çizdikten sonra bu konuda yakın zamanda Sibel Kalaycıoğlu ve ODTÜ ekibi ile Ayşit Tansel, Lutfi Sunar ve Yunus Kaya’nın TUBITAK destekli çalışmalarına değindi. Özel konuşmasına sosyo-ekonomik statü endeksinin hangi sosyolojik soruları ele almak üzere nasıl kullanılabileceğine değinerek son verdi

“Meridyen Akademi Yıllık Toplantısı Gerçekleştirildi”

Meridyen Derneği çatısı altında 2011 yılında itibaren faaliyet gösteren Meridyen Circle birimi, yurt dışında çalışmalar yapan akademisyenlerle, Türkiye’nin entelektüel hayatına yön veren yazar ve akademisyenleri buluşturmaktaydı. 2017 yılı itibarıyla bugüne kadar Meridyen Circle olarak devam eden faaliyetlerin çerçevesi genişleterek, Meridyen Akademi ismi ile yeniden yapılandırıldı.

Tarih, Edebiyat, Psikoloji, Sosyoloji, İlahiyat, İşletme gibi sosyal bilimlerin farklı alanlarında çalışmalar yapan akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşen Meridyen Akademi yıllık toplantısı 14 Ocak 2017 Cumartesi günü dernek merkezimizde yapıldı.
Tanışma oturumuyla başlayan toplantıda, disiplinler arası çalışmalarının önemi vurgulanırken, katılımcılar akademik hayata katkı yönündeki gözlemlerini ve tespit edilen ihtiyaçları ve önerilerini paylaştı. Ayrıca Akademi – Popüler Kültür- Toplum üçlüsünün ilişkileri değerlendirildi. Toplantı yapılan ikramın ardından sona erdi.

Meridyen Circle 2014 Yıllık Toplantısı Gerçekleşti

Neyi Nasıl Tartışmalı?: İslam Geleneğinde Münazara” temalı Meridyen Circle 2014 yıllık toplantısı 27 Aralık 2014 Cumartesi günü Meridyen Derneği’nde gerçekleştirildi. Meridyen Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hatice Uğur’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantı, oturum başkanı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Demir’in Meridyen Circle toplantı dizisi ve konuşmacılar hakkında yaptığı bilgilendirmeyle devam etti.

“İlm-i Münâzara: Hakikat Tâlibine Neyi Nasıl Demeli?” başlıklı sunumuyla sözü alan Yalova Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eşref Altaş sözlerine, ‘hakikat’, ‘burhan’ ve ‘cedel’ kavramlarına değinerek başladı:

“Hakikatı aramak için, hakkın zuhuru için münazara yapılmaktadır. Hakikat; neyi konuşuyorsanız, ona dair gerçeklerinizdir. Hakikate dair yolculuk bırakılamaz, terk edilemez. Söyleyeceğimiz şey hakikatin kendisi olmalıdır. Cedel; tartışma, çekişme, münakaşa etmektir. İslam’ın ilk yıllarında, modern münazara olmasa da cedel vardı. Burhan ise kanıttır. Münazaranın, tarih içerisinde gelişen ve bu süreç içerisinde cedelden ayrılan noktası burhandır. ‘Cedel kültüründen münazara kültürüne geçiş nasıl oldu?’ sorusu üzerine tartışmamız gerekmektedir.”

“Münazara, karşılıklı doğru bir yolculuğa çıkmaktır,” diyen Yrd. Doç. Dr. Altaş sözlerine, safsata ile münazara arasındaki ilişkiyi açıklayarak devam etti:

“Safsata; Yunanca’dan çevrilmiş olup, mantık kitaplarında yanlış olan öncülerde kullanılan kısaslar olarak ifade edilmektedir. Hakikat olmayandır. İnsan her şeyin ölçüsüdür, dışarıda hakikat diye bir şey yoktur. Safsatada oyunlar ve yanıltmalar vardır. Modern münazarada bu tür oyunlar yaparak karşımızdakini yanıltabiliriz; ama bu hakikati değiştirmez. Sofistlerin aksine, eşyanın bir hakikati vardır. Eşyanın hakikatini bilmek mümkündür. Hakikat aşamalı, katmanlı olabilir. İslam kültürü safsatanın tam karşısında konumlanmaktadır. İmam Gazali, safsata içerisinden kurtulmuş ve hakikati görmüştür.”

Son olarak teknik tartışma kuralları hakkında görüşlerini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Altaş, sözü İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özturan’a bıraktı:

“Önermeden hareketle münazarada formal tartışmanın içeriğini doldurmamız gerekmektedir. Münazara, mantık eğitiminden sonra geldiği için alt yapı olarak mantık bilgisi gerektirmektedir. Bizim gündelik dil içerisinde kullandığımız öyle formlar vardır ki, dile getirildiği zaman aklımıza doğruluk ve yanlışlık kavramlarını getiririz. Doğru veya yanlış, bir söz öbeğini dile getirmek ise onun hakiki olduğunu ifade etmez. Kesin bilgi dediğimiz şey, gerekçelendirilmiş kesin önermelerdir. İnsanlar ya kavramları ya da yargıları bilmiyordur.”
 

“Münazara; doğru olduğunu düşündüğümüz, doğru olduğuna inandığımız önermelerimizi gerekçelendirmemizdir,” diyen Yrd. Doç. Dr. Özturan sözlerine gerekçelendirmenin önemini anlatarak devam etti.

“Kesin bilgi ile kesin inancı birbirinden ayıran şey gerekçelendirmektir. Tartışma yaptığımız zaman biz önermelerimizi tartışır, bunları gerekçelendiririz. Önermeleri tartışmak demek, onu gerekçelendirmek demektir. Münazaranın ilkleri diye bir şeyi konuşuyorsak, bir iddiayı nasıl gerekçelendirdiğimizden bahsediyoruz demektir.Önermelerimizi kıyas kurarak gerekçelendiririz. Birbiriyle çelişen iki şeyi aynı anda tartışmak doğru olamaz.”

Yrd. Doç. Dr. Özturan sözlerine, münazara ve çelişki ile ilgili örneklendirmelerle son verdi.

Meridyen Circle 2013 Yıllık Toplantısı: Dünyadaki Son Gelişmeler ve Türkiye

Meridyen Circle 2013 yıllık toplantısı 28 Aralık 2013 Cumartesi günü Türkiye’nin entelektüel hayatına yön veren akademisyenlerin katılımıyla Meridyen Derneği’nde gerçekleştirildi.

Meridyen Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hatice Uğur’un açılış konuşmasıyla başlayan toplantı, ilk oturumun başkanı Marmara Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Betül Argıt’ın Meridyen Circle toplantı dizisi ve konuşmacılar hakkında yaptığı bilgilendirmeyle devam etti.

‘Ortadoğu ve Türkiye’deki Gelişmeler’ başlıklı sunumuyla sözü alan İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Talha Köse, Ortadoğu bölgesini merkeze alarak Türkiye’nin dış politikası hakkında genel değerlendirmelerde bulundu.

Dış politikayı, aktörler ve aktörlerin birbiriyle etkileşimi çerçevesinde, bir süreç olarak analiz etmenin faydalı olduğunu düşündüğünü ifade eden Köse, Türkiye’nin 2011 yılından itibaren Ortadoğu’nun parlayan yıldızı olarak görülmekte olduğunu belirtti.

Bütünlükçü bir dış politikası olan Türkiye’nin, bulunduğu coğrafyada düzen kurucu aktör olarak rol aldığını sözlerine ekleyen Köse, bölgeye giydirilen yanlış elbiselerin tasfiye edilerek, Türkiye’nin yalnızca siyasî ve iktisadî varlığı ile değil, kültürel ve entelektüel katkısıyla da bölgedeki düzenin oluşumunu destekleyeceğini ifade etti.

İnsanî etkileşimin artmasıyla bölgede açılımların gerçekleştiğini gözlemlendiği belirten Köse, son dönemde Türkiye’nin önemli arabuluculuk süreçlerini yönetmiş ve barış inşasına yönelik önemli adımlar atmış olduğunu da sözlerine ekledi.

Köse, konuşmasında, Türkiye’nin resmî kalkınma yardımları, 2001 yılından bu yana açılmış dış temsilcilikler, Ortadoğu ülkeleri seyahat verileri ve gerçekleşen toplam yabancı ziyareti ve Ortadoğu ülkeleriyle yapılan ticaretin hacmine dair sayısal veri paylaşımında da bulundu.

Köse, Türkiye’nin Ortadoğu’da, çatışma çözümleri, barış inşasına katkısı ve kültürel gücüyle siyasî, ekonomik ve kültürel öğelerle entegre bir şekilde örülmüş, birleştirici bir dış politika izlediğini ifade ederek sözlerine son verdi.

İlk oturumun ikinci konuşmacısı Somali – Mogadişu Büyükelçisi Dr. Kani Torun, Türkiye’nin Afrika’daki imajı ve Türk – Afrika ilişkileri çerçevesinde yaptığı konuşmada, Kuzey Afrika’da Osmanlı döneminden kalma bir Türk imajı olduğunu; fakat Sahra Altı ülkeleri, Türkiye hakkında fazla bir fikir sahibi olmadığı için şu anda oluşan imajın yeni bir imaj olduğunu ifade etti.

Afrika’nın ne kadar geniş bir coğrafya olduğuna vurgu yapan Torun, konuşmasında, Türk – Afrika ilişkilerini ‘Somali’ örneği üzerinden, ‘ticaret’, ‘diplomasi’ ve ‘kültür’ olmak üzere üç ana başlık üzerinden anlattı.

Su kuyuları açılması, okul ve hastane yapılması gibi Türkler tarafından yapılan bütün yardımların halka direkt olarak ulaştığını ifade eden Torun, bu yardımların Somali’deki Türk imajını olumlu yönde etkilemekte olduğunu belirtti.

Konuşmasında, Afrika’ya yönelik yapılan yanlışlardan arınmak için yapıcı eleştirilere de yer veren Torun, bölgeye yönelik yapılan çalışmalar üzerinde uzun vadeli ve stratejik düşünülmesi ve bu çalışmaların sürdürülebilirliğinin olmasının önemini vurguladı.

Türkiye’nin Afrika’ya yönelik ülke bazında planlama yapması ve yardım konusunda kurumlar arasında karşılıklı bir etkileşim ve koordinasyon çerçevesinde çalışmalar yapılması gerektiğini ifade eden Torun,  bölgeye dair yayınlanan eser ve düzenlenen seminer sayısının arttırılması suretiyle Afrika hakkında kültürel farkındalığın oluşturulması ve bölgenin daha fazla gündeme getirilmesini amaçladıklarını belirterek sözlerine son verdi.

Oturum, katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından son buldu.

Meridyen Circle 2013 Yıllık Toplantısı’nın ikinci oturumu, oturum başkanı Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Dr. Sevinç Alkan Özcan’ın açılış konuşmasıyla başladı. ‘Rusya’daki gelişmeler ve Türkiye’ başlığı çerçevesinde sunumuna başlayan İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Vügar İmanov, Rusya’daki Türkiye algısının tarihçesi hakkında yaptığı kapsamlı değerlendirmede, Rusya’daki Türk ve Müslümanlar’ın Türkiye konusundaki algısındaki farklılığına da değindi.

Rusya’dan ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin artışına da vurgu yapan İmanov,  bu ziyaretçilerin algısının kırılgan ve geçici olabileceğini ifade ederek, ileri dönemde bu algıların değişkenlik gösterebileceğini de sözlerine ekledi.

İmanov, Rus coğrafyasının farklı bölgelerinde, Türkiye algısı ve Türkiye’nin bölgesel rolü hakkında yapılan anketlerin sonuçlarını paylaşarak konuşmasına son verdi.

Meridyen Circle 2013 Yıllık Toplantısı, dinleyicilerin soru ve paylaşımlarıyla katıldıkları değerlendirmelerle son buldu.

Meridyen Circle 2012 Yıllık Toplantısı Gerçekleştirildi

Meridyen Circle 2012 yıllık toplantısı 29 Aralık 2012 Cumartesi günü Türkiye’nin entelektüel hayatına yön veren yazar ve akademisyenlerin katılımıyla Meridyen Derneği’nde gerçekleştirildi.

Sosyal ve beşeri bilimlerin farklı alanlarında yer alan akademisyen ve yazarların katılımı ile gerçekleşen toplantının bu yılki teması ‘Dünyada Din Eğitimi’ idi.

Alanlarında uzman 40′a yakın akademisyenin katılımıyla gerçekleşen Meridyen Circle 2012 Yıllık Toplantısı, ‘İsrail ve Türkiye’deki Din Eğitimi’, ‘Amerika’da Din Eğitimi’ ve ‘Türkiye’deki Din Eğitimi’ başlıklı üç oturum yapıldı.

Davetlisiniz! ‘Meridyen Biyografi Konuşmaları Dizisi’ Yeni Dönemine Başlıyor!

Meridyen Biyografi Konuşmaları, Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın katılımıyla devam ediyor.

Meridyen Derneği’nin 20. yüzyıla damgasını vurmuş ilim insanları ve aydınlarının hayatlarına tanıklık etmek üzere başlattığı ‘Meridyen Biyografi Konuşmaları Dizisi’nin yedinci toplantısı Yazar Kamil Büyüker*’in moderatörlüğünde, Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr.İhsan Süreyye Sırma*’nın ‘Bugünü Tarihten Okumak’ başlıklı konuşmasıyla gerçekleştirilecektir.