Meridyen Sohbetleri İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül’ün katılımıyla gerçekleşti

Meridyen Sohbetleri, İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül’ün katılımıyla 15 Mart 2014 Cumartesigünü saat 19.00′da Meridyen’in tarihi mekânında gerçekleşti.

Meridyen Derneği’nin faaliyet alanlarını konu alan kısa tanıtım filmiyle başlayan etkinlik, Meridyen Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Saliha Büyükdeniz’in selamlama konuşmasının ardından, Mustafa Akgül’ün konuşmasıyla devam etti.

“Müslümanın İş Ahlâkı”  konusu çerçevesinde gerçekleşen sohbette, Mustafa Akgül sözlerine, haram ve helal kavramlarının tanımlarına değinerek başladı:

“Yenilip içilmesine, söylenip yapılmasına dinin izin verdiği, meşru saydığı şeylere ‘helal’ denir. Haram ise; aynı şeylerden dinin yapılmasına izin vermediği, meşru saymadığı şeylerdir. Bütün mesele, ticaret hayatında, memuriyet hayatında, işçi olarak çalışmada kazancın helal ya da haram olma meselesidir. Müslümanlar olarak, namazdaki notumuz 6 ile 6,5 civarında, zekâttaki notumuz 7,5 ile 8 civarında, oruçtaki notumuz 8’in de üstünde; fakat dürüstlükteki notumuz 2,5. İş, para ile kazanca gelince, şeklimiz değişiyor ve birtakım yanlışlar yapıyoruz. Helal kazanç, kazancın içinde haramın olmaması, dinimiz açısından çok önemlidir.”

“Eşyada aslolan, helal olmasıdır; haramlık kesin delil ister. Helallik delil istemez. Cenâb-ı Allah, Kurân-ı Kerîm’de, Hz. Muhammed (sav) ise hadis-i şeriflerinde bize haram olanları saymış ve bunun gerisi helal demiştir. Genel hukuk kurallarında da bu böyledir. Yasaklar sayılır, normal olanlar sayılmaz.”

“Helal olanla, haram olanı kim tespit eder?”, “Akıl ile helal-haram tespiti yapılabilir mi?” sorularını cevaplayan Akgül, sözlerine şöyle devam etti:

“İnsanlar olarak kabul etmemiz gerekir ki, bizim helal ve haramı tespit etme gibi bir yetkimiz ve kabiliyetimiz olamaz. Eğer bu, insanların zihinlerine bırakılsaydı, alışveriş ve faiz birbirine denk gibi görünecekti. Eğer bunu akla bırakırsanız, öyle sınırları zorlar ki, sizi ilerde perişan edecek şeyleri makul olarak gösterir. İçkinin haram olduğunu herkes biliyor. İçkinin haram mı, helal mi olduğunu eğer insanlara bırakırsanız, sarhoş olmayacak kadar içmenin haram olmaması gerekir. Bu yüzden Efendimiz, Peygamberimiz (sav) devreye giriyor; “Çoğu zarar olan şeyin azı da haramdır.” diyor. Eğer azına izin verilseydi, işin nerede duracağı belli olmazdı.”

Akgül, “Tıp ve iktisatta helal ve haram ne zaman tetkik edilecek?” sorusunu ise şöyle cevapladı:

“Tıpta hamile hanımlara diyorlar ki; alkol ve sigaradan uzak durun; çünkü çocuğa zararı var. Keşke “herkes uzak dursun” deseler; ama o kadarına bile seviniyoruz. Fakat tıp fakültelerinde, “hamile olan hanımlar helal gıda yesinler, haram yerlerse çocuğa zararı olur” diye bir rapor çıkmıyor. İktisat fakültelerinde ise para, enflasyon, yatırım, ihracat, ithalat, bütçe açığı, dış ticaret kavramlarının tanımları anlatılıyor; ama helal, haram, kul hakkı, bereket gibi kavramların tanımlarına değinilmiyor. Paranın hareketlerini anlatırken, haram ve helal dengesi de, kul hakkı da anlatılsa, çocuğun mezun olduktan sonraki hayata bakışı, insanlara hizmeti ve insanlara verdiği hizmetten aldığı manevi zevk de değişir.”

Son olarak, ‘dünya müflisi’, ‘ahiret müflisi’, ‘haramın normalleşmesi’, ‘komisyon’, ‘ikale’ ve ‘helal kazanç’ kavramlarına değinen Akgül, sözlerini “Helalleşme ve helalleşmenin şartı nedir?” sorusunu cevaplayarak sonlandırdı:

“Yenilen hak ne ise, o açıkça söylenir ve öyle helallik alınır. Helal edip etmemekte ise, hak sahibi serbesttir. Helalliğin gerçekleşmesi için dile getirilmesi şart olup üstü kapatılamaz.”

Sohbet, Mustafa Akgül’ün katılımcıların sorularını cevaplamasının ardından son buldu.